BUGÜN ANNELER GÜNÜ...
BENİM ANNEM... CANIM ANNEM...
Annelerimiz CAN’larımızdır. Onları KomaCAN severiz. Çocukları, Annelerinin CAN’larıdır.
Anne olmak, yani 9 ay karnında taşımak, doğurmak ve sonra da büyütmek, insan yetiştirmek, Dünyadaki en zor görev belki.. Allah, bu çok zor olan göreve öyle bir “Gönüllülük Ruhu” yüklemiş ki, her Anne adayı bu görev için can atar olmuş.. İşte bu yüzden, bu yazımda onlara AnneCAN’lar demek istiyorum.
Biz AnneCAN’ımızı 2 sene önce Rahmet’e uğurladık. Mekanı Cennet olsun.
Yıl 1953.. Dedem 17 yaşında vermiş AnneCan’mı.. Eşrefpaşa - Çimentepe’de 2 göz odalı bir eve gelin gidiyor ve evde 3 kadın var.. Ailenin tartışılmaz reisi Şumnu’lu Tatar Çıkıkçı Leyla Nine, kayınvalide börekçi ve terzi Habibe Hanım ve genç kız küçük görümce Ayten.. Hemen yan evde ise büyük abi Hüseyin ve Ailesi.. Ayni tencereye kaşık sallanıyor.. AnneCan’ımın yaşı ise henüz 17 ..
Kız kardeşim bana yine kızacak ama söylemeliyim, bu kadar küçük ve bu kadar kalabalık bir evde, şimdi söyleyin çocuk yapılır mı : ) Babamın bir gün tepesi atıyor, bir bohça eşya ile o zaman torna ustası olarak çalıştığı Eritenel Makina Fabrikası’na yakın diye Bayraklı’ya taşınıyor.
AnneCan’ım bana hamile kalıyor ve karnı burnunda iken, bir gün Amcam geliyor, “Bizde ayrı gayrı olmaz, yürüyün eve diyor.“ Babam ikilemiyor bile, çünkü söyleyen abisi..
AnneCan’ıma hep anlattırmışımdır hadi Anacım anlat beni nasıl doğurdun diye : ) Doğduğum günün öğleni, gaddar Leyla Ninemiz çamaşır yıkatmış AnneCan’ıma.. "Kak gız senin doğurcağın moğurcağın yok, yıka şu çamaşırları hadi" Rahmetli Babaannem derdi ki, ağzımızı açamazdık, sıkıysa Anne bırak biz yaparız de ! Akşamüstü de gelivermişim dünyaya.. Yıl 1955.
Babam çok şirret adamdı gençliğinde.. AnneCan’ım bir kere 1 çocuklu iken, bir kere de 2 çocuklu iken, 2 defa Baba Ocağı’na dönmeye yeltenmiş, "Baba ben geldim, dayanamıyom diye", Dedem bir gece bile yatırmadan postalamış.. “Hadee karanlık basmadan herkes kendi evinee, yürü ayaklarını kırmayım şimdi ! “.. Dur kızım seni ben götüreyim falan da yok ha, nasıl geldiysen öyle gideceksin ! Çok mu sert ! Yoo değil .. Dedemlerin Kırcaali’nden, Anneannemlerin Gümülcine’den İzmir’e gelinceye kadar yaşadıklarının yanında, Mezarlıkbaşı’ndan Çimentepe’ye gitmek ne ki! Babamın haberi bile olmamış bu gidişlerden, sevgili Babaannem hep idare etmiş.. O zamanlar büyükler idare edermiş, farkında olmadan genç yuvaların yıkılmasına neden olmazlarmış!
Uzattım farkındayım, sözün özü ; Boşuna dememişler, “ YUVAYI DİŞİ KUŞ YAPAR “ diye..
Sevgili AnneCan’mın Anneler Günü’nü kutlarım. Mekanı Cennet olsun..
Kenan Usta gibi zor bir adama 47 yıl karılık yaptı, bu Vatan’a 4 tane yurtsever evlat yetiştirdi. Onunla ne güzel şarkılar söylerdik birlikte, "Ben bir kırık cezveyim, elden ele gezeyim, verin benim yârimi, boynu bükük gezmeyim.."
Çok sevdiğim hayat arkadaşım sevgili eşimin ve bütün Annelerin günü kutlu olsun. Biz erkek milleti, kadın milleti olmadan bir Hiç’iz. Biz erkekleri hayata bağlayan en önemli kriterlerin başında gelir Kadın ve Aile..
PROFESYONELE ADAY FUTBOLCU EĞİTİMİ’NDE ANNE’NİN YERİ
50 yaşımızı devirdikten sonra, “sosyal” bir iş yapalım diye niyetlendik.
Kentimize, Vatanımıza “İz” bırakacak bir “İş” yapalım istedik.
Ana temayı “İnsan”a verdik.
Ağaç yaşken eğilir ya, “Çocuk”tan başlayalım istedik. Herkesin bildiği, herkesin ahkam kestiği ama hiç kimsenin uzun vadeli yatırım yapmadığı Futbol’a bir İddia ile girdik; "Eğer çocuklarımıza, Alman’ların Almanya’da yaşayan Türk Ailelerin çocuklarına verdiği imkanları sağlarsak ve onların iş anlayışını çocuklarımızın içlerine işlersek, burada da sürdürülebilir başarılar elde eden ‘Gerçek Profesyonel Futbolcular’ yetiştirebiliriz.”..
Neden mi ? Milli takımlara bakıyorsunuz..
Bir tarafta dinamik “Genç” nüfusuyla gururlanan koskoca 75 milyonluk Türkiye..
Diğer tarafta 3,5 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya..
Almanya'daki Türklerden, daha çok milli oyuncu çıkıyor. Bunu zaten herkes biliyor !
Bu neden böyle ? Çünkü Almanlar dünyanın en disiplinli ve en çalışkan ırkı..
Konumuzu ilgilendiren kısmı ise, Alman Anneler.. Annelerin hemen hemen hepsi az ya da çok spor yapmış ve sportmenlik bilinci olan insanlardır. BU nedenle her çocuk spor yapar. Annenin ana görevlerindendir. Cumartesi sabahları erkenden çocuklarını spora, Anne götürür. Pazar günleri baba da katılır. Spor, Ailenin olmazsa olmaz bir sosyal aktivite alanıdır. Ailede herkes erken yatar. Televizyon mu ? Ne televizyonu kardeşim, çocuk televizyon seyretmez, tv ve bilgisayar en fazla 1 saat.. Hepsiyle Anne ilgilenir.
Anne, toplumu şekillendiren ilk unsurdur. Çok önemli görevi vardır.
Maalesef toplumsal olarak spor yapmıyoruz. Hele Anneler ev işlerini bahane ederek, : ) kendilerini salıyorlar. Annelerde “Spor Yapma Bilinci” olmayınca, küçükten itibaren bu yönde eğitilmeyen çocuklarımız da spor yapmıyorlar. Mahallede veya okulda kendini gösteren minikler, karları delip yeryüzüne çıkabilen tek çiçek olan “kardelen çiçeği” gibi, oradan buradan patlıyorlar.
Evet sevgili genç Anneler, Gününüz kutlu olsun. Evlatlarınızla hep mutlu olun..
N’olursunuz hem siz DÜZENLİ spor yapmaya vakit ayırın, hem de çocuklarınızı DÜZENLİ spor yapmaya zorlayın.
Göreceksiniz hayata daha pozitif bakacaksınız.
Daha fit olacaksınız.
Daha güler yüzlü olacaksınız.
Çocuklarınız içlerindeki enerjiyi doğru yönde boşaltarak, daha uyumlu çocuklar olacaklar.. Spor yapan insan “kötü” olamaz!
GENÇ ANNELERİ SPOR YAPTIRMAYA YÖNELİK BÜYÜK KAMPANYALAR YAPILMASI, ÇOK ARZU ETTİĞİM ve HAYAL ETTİĞİM BİR ETKİNLİKTİR.
ANNECANLARIMIZA SELAM OLSUN, GÜNLERİ KUTLU OLSUN..
SEYİT MEHMET ÖZKAN